Anılar

Bir yönetim aracı olarak ‘çıpalama’

Önce biraz bilgi altlığı yapmamız lazım. Kısa bir dersten sonra anımı anlatacağım. Siz sonra ikisini birleştirir yönetim bilimi içinde yerine koyarsınız.

Şimdi kıpraşmadan ilk bölümü dikkatli okuyun.

Çıpalamayı (İtalyanca ceppo’dan/anchoring) en kısa şöyle açıklayabilirim: Bilinmeyeni değerlendirmede, referans (ilk değer) niteliğinde bir kısa yol yaratmak. Tamam, normal konuşma diliyle söyleyelim: Birisine öyle etkili bir şey yaşatacaksınız ki, ileride benzer durumlarda hep o aklına gelsin ve davranışını ona göre ayarlasın. Mesela Coppola’nın Apocalypse Now’ında, Vietnam köyüne o unutulmaz saldırı sahnesinde, helikopterlerden son ses Wagner yayını yapılır. İşte o müzik, bombalardan beter akılda kalır, çünkü hayatta kalanları çıpalamıştır. Bırakın şimdi savaşın sonunu, o köylülerin Amerikan ordusunu her düşündüklerinde ne hissedeceğini hayal edin.

Ders bitmedi, oturun.

Bir de tutum değişiminde korku/kaygının etkisinden bahsedilir. Denir ki; aşırı kaygı yaratan iletişim, savunmayı tetikler ve zihnen reddedilir. Halbuki ‘dozunda korku’ öğrenmeyi hızlandırır. Mesela sigaradan vazgeçirmek için bir denek grubuna, akciğer ameliyatı filmi gösterilmiş. Diğer deneklere de kendi akciğer röntgenleri gösterilmiş. Sonuç tabi ki, röntgeni izleyenlerin daha çok etkilenmesiyle sonuçlanmış.

Şimdi Erol Aksoy’lu anıma gelelim.

Yıl tahmin ediyorum 1986 ya da 87. Bir akşam mesai sonuna çok yakın bir zaman (18.00’e 5-10 dakika falan var). O anda yapacak işim mi yoktu neydi, şeytan dürttü, şu gazeteye bir göz atayım dedim. Tam okuyorum, bir ses. Kafayı bir kaldırdım, Erol Aksoy. Gizli bir şey söyler gibi bana hafif eğilmiş, sakin bir ses tonuyla ama tam bir emir vurgusuyla şöyle dedi: ‘şimdi hemen o gazeteyi kaldır’. O kadar. Sonra gitti.

Bankanın sahibi.. Genel müdür.. Bir zavallı uzman pozisyonundaki çalışanını yakalamış, ona sakin sesle kısacık, çok net ve kesin bir şey söylüyor. Ama tam doğru anda. Tam ‘dozunda’. Tam gereken miktarda kaygıyı yaratarak.

O an benim için neydi biliyor musunuz? Wagner müziği.

Şaka değil, hâlâ o anda gazetede okuduğumu hatırlıyorum (taksilerin sarıya boyanması zorunluğuyla ilgili bir ekonomi sayfası haberiydi).

Hâlâ mesai saatları içinde elimi gazeteye değdirmem.

Çıpalandım çünkü.

 

 

 

 

 

Yorumunuz var mı?