Hard İK

Çalışan mutsuzluğu

Evet biliyoruz, ne olmuş diyeceksiniz.

Ben hiç ‘soft’ yazar mıyım? Tabi ki nokta atış yapacağız şimdi.

Konumun tam çerçevesini çiziyorum: Mutsuzluk neden bu kadar yaygın ve neden hiçbir yöntem fayda etmiyor?

Yaygınlık ve fayda etmeme önermelerimi verilerle kanıtlamak isterdim. Ama maalesef nasıl yapıldığı belli olmayan araştırmalarla ve gözlemimle yetinmek zorundayız: Envanterler, mutsuzluk tutumunun genel olarak yüzde 90’lara yaklaştığını söylüyor.

Teşhis, İK dışında bir yerde: Sosyal psikolojide.

‘Grup düşünü’ diye bir terim var. Grup yapısı ve dinamiği başlığı altında incelenir. Grup düşünü, ‘uzlaşma zorunluğu hissedilen sosyal ortamlarda, zihinsel etkinlik ve muhakeme kalitesinin düşmesi’ olarak tanımlanmıştır (Irving Janis, Group Think, 2’inci baskı, Boston). Grup düşününde bağımsız fikirler hoşgörülmez.

İşyerindeki yaşamı düşünün. Yemekte, serviste, kapı önü sigara molasında, her türlü goygoy ânında hep mutsuzları dinlersiniz. Üstelik gerçek olanlarla, profesyonel şikayetçileri ayırt edemezsiniz. Günün en az 10 saatını birlikte geçirdiğiniz aynı suyun balıkları olarak, grup ortamı gerçekleşmiştir. Ve kendinizi nispeten ‘daha az mutsuz’ hissederek o gruba ters düşemezsiniz; herkes oradaki hayatın çok kötü olduğunu düşünüyorsa, sizce de berbattır.

Grup düşünü etkisi o kadar şaşmaz ki, her kast tabakasında aynı şekilde işler. Üst yöneticiler kendi arasında, çalışanlar kendi arasında.

İK, bu sorunun ilacı zaten olamaz (kelin merhemi). Yönetim olarak, sakın müsamere tadında denenmiş yollara girmeyin. Yemeğe çıkarmak, toplu konser/tiyatro bileti almak, piknik komedyası.. Cücük kadar performans primleri ile de olmaz.

Tek çözüm var: Birey olmak ve kişisel kontrol.

Dışarıdan uyum göstermeye devam edip, zihnen gruptan ayrılmak. Aynılık baskısına içten karşı koymak.

Gerçekten mutsuz olma sebepleriniz varsa dibine kadar olun. Ama hesaplamalarınızda fayda-maliyet analiziniz pek fena değilse, kendi davranış stratejinizi kendiniz belirleyin.

Mesela daha iyi bir fırsat çıkıncaya kadar, belli etmeden, diğerlerinin düşüncelerini umursamayın. Mesela hobilerimize dadanın (bana birisi, çok uğraşıyorum ama hobi bulamıyorum demişti, kulağı çınlasın). Mesela bir hedefe kafayı takın (anlam diyecektim, ağır olur diye hedef dedim).

Yani toplu çare yok, kurtarın kendinizi. 

 

 

Yorumunuz var mı?