Hard İK

Eleştiri Etiklerim

Standartım olarak dil-düşünce birliğiyle başlayalım. Önce ders.

Eleştiri hemen olumsuzluk çağrıştırmasın: ‘Bir kişi, eser ya da konunun doğru ve yanlışlarını inceleyerek anlatmak’ demek (ben değil TDK diyor). Şu tanım daha kapsayıcı: Her yönüyle değerlendirerek anlaşılmasını sağlamak.

O kadar önemli ki, bakın bir yazar tiyatro eleştirisini anlattığı kitabına ne isim koymuş.

Yani ‘critique’. Yunanca ‘kritikos’ = muhakeme. Daha da kökü ‘krinein’ = ayırt etmek, karar vermek. Asıl eleştiri bu işte: Anlayarak anlatmak. Onun için seviyorum zaten: Eleştirdiğim kadar anlıyorum.. eleştirirken onu öğrenmek zorundayım..

Gelelim etik meselesine. Mutlaka bir yerlerde önceden yazmışımdır. Olsun. Ethikos = ethos = custom/gelenek = bir kişinin ya da grubun ahlak ilkeleri.

Şimdi konumuza gelebiliriz. Bu kadar dikkatli yaptığım eleştirilerin arkasındaki etiklerim ne?

  • Sadece çok iyi bildiğim konuların dışına çıkmamak. O da yönetim, İK ve kurumsal eğitimler. Başka alana girmek yok (yemek ve sinemayı saymıyorum, onlar iş değil zevk).
  • Eleştireceğim şeyi tam anlamak için -sıkıcı da olsa- her şeyi algılarak okumak (mesela bir İK zirvesinin bıktırıcı spam’lerini, web sitesini, broşürünü).
  • Başkalarının fikirlerinden zerre kadar etkilenmemek. Çünkü herkes, her şey taraflı olabilir. Onlar da kendi amaçları için viral etkilemeye uğraşabilirler, normaldir.
  • İyi ve kötü olanı eşit görmek. Birine öncelik vermemek. Hatta peş peşe, yan yana söylemek.
  • Kelimeleri çok dikkatli seçmek. Amacı aşmadan ama neyse o. Doğru ifadeyi buluncaya kadar düşünmek.
  • Ve dümdüz söylemek. Dolandırmadan.

Bu hikaye nasıl mı biter?

Önce kahramanımıza çok kızarlar. Onu sakıncalı piyade yaparlar. O, ilkelerini ve temposunu bozmadan yürüdükçe ne yapmaya çalışıyor diye merak ederler. Gittikçe bir yandan da çekine çekine güvenmeye başlarlar, çünkü etikleri olduğunu fark etmişlerdir. Ve birgün eleştirilerinin yıkıcı olmadığını, hatta onlardan yararlanılabileceğini anlarlar.

FIN

Yorumunuz var mı?