Anılar

Gömülü beden dili I

Önce bu yazının istek peçetesini şuraya koyalım:

Bazı tavırlar, sözler anlam taşıyor gibi. Geç cevap vermek, ilk soruşta cevap vermemek gibi. Bunların bazısı âna ait, bazısı da yazılı olmayan ve bilmeniz gereken kurallar gibi. Ama çoğu zaman ayırt edilemiyorlar.”

Çıkış noktamız bu.

Nasıl toparlayayım diye epeyi düşündüm. Elimde değil, aklımda kavramlar uçuşuyor.

Şöyle yapalım; onları ortaya serpeyim. Oradan bir yerlere varırız.

Otomatik bilişsel süreçler, erişilebilir sosyal ipuçları, gizil kişilik varsayımları, davranışa gerekçe bulma, zihinsel kestirmeler, planlanmış davranışlar, ortamsal etkiler, benlik etkisi (birey olma ihtiyacı)..

Şimdi bunları hap gibi tek tek açıklayayım.

• İnsanlar hakkında oluşturduğumuz izlenimler biz farkında olmadan zihnimizde şekillenir. Zihin, elinde ne varsa çeşitli bileşimler oluşturur. Üstelik bitmez; dinamik bir süreçtir, durmadan ilerler. Tabii bunun için minik sürelere ihtiyaç duyarız.
• Zihin fena halde seçicidir. Sözel olmayan ipuçlarını kullanır: Yüz ifadeleri, gözler, bedenin görünümü..
• Seçerken âdil değildir. Olumlu ve olumsuzları toplamaz, ortalamalarını alır. Yani her taraftan biraz biçer.
• Çok da tembeldir (hadi suçlamayalım, data bombardımanı altında, yorgun). Onun için bildikleriyle eşleştirir, kıyaslar, kopyalar yapıştırır.
• Çok korktuğumuz bir şey var: Dışlanmak.. sevilmemek. Onun için önlem olarak uyumlu davranışlar geliştiririz. Yaptığımıza inanmasak bile. Hoşumuza gitmese de. Belki de ortam zorladığı için.
• Kendi olma ihtiyacı, kişilerin kendinden de doğabilir, içinde yaşadıkları kültürden de.

Ne çıktı ortaya şimdi?

Klonlanmış davranışlar.
Kendine rağmen sosyal insan.
Ama bundan mutsuz olup hâlâ anlam arayanlar.

Şimdi buradan tüme varabiliriz.

Demek ki, zihnin dinamik süreçleri peşimizi bırakmıyor. Her kişi için, her durumu yeniden kurguluyor. Hele bir de ayrıksılık eğiliminiz varsa, bu bir tür, akışı sürekli yeniden tasarlamak demek.

Bireysel özgürlüğümüz adına.. Bilerek ve isteyerek sosyal insan olmamak adına.. Hatta belki hayatın ve -ilişki kalıplarından bağımsız- her yeni tanıdığınız insanın tadını çıkarmak adına.

Peçetede bahsedilen, bilmemiz gereken ve yazılı olmayan kurallar bunlar bence.

Yorumunuz var mı?