Anılar

Hapsolmuş Ruhlar

Köyden bir bahçıvanımız var. Arada karısı yardıma gelir. Kendisinden çok genç görünüyor. Sonra öğrendik zaten, 18 yaşında köyünden kaçmış ona. Kendi anlattı. Hem de şehirlerarası. Otogardan telefon etmiş; otobüse biniyorum, karşıla beni diye. Kendi başına. Eşya meşya yok, bir el çantası ile..

Sonraki zamanlarda evde temizliğe yardım edecek birisine ihtiyaç oldu. Aklıma o geldi. Söyledik kabul etti.

Yaşı 27-28. Aman alışmadığımız dönemlerde ne gerdi bizi. Laf dinlemez. İnatçı. +Önce şu işi halleder misin? +Tamam yapacağım sonra. +Gel bir çay iç +Şimdi canım istemiyor.

Evin içinde hakiki bir Y dolaşıyor; yılı/modeli zirvelerde konuşulanlarla aynı. Tek farkı bu okumamış. O da belli olmuyor.

Sonra zaman geçtikçe keşfetmeye başladım. İlkokula giden bir kızı var. Tamamen ona odaklı. Bütün derdi ona bir bilgisayar almak. Onun için temizlikçilik yapıyor. Aldı. Sonra İnternetini dert etti, nasıl bağlatılır diye. Yazma değil, sadece okuma bilen bir insan bana ‘ekran neden donar?’, ‘bilgisayar neden geç açılır?’ diye soruyordu. Virüsüne kadar anlattım. Sanki anne-kız değil abla-kardeşler. Çocuğunun biraz büyümüş versiyonu. Birlikte büyüyorlar zaten. Birgün ödev vermişler mesela, bir türkünün öyküsünü araştırın diye. Aradım buldum, ben ona anlattım, o da kıza.

Buralar geniş bir alana yayılmış. Evlerin arasındaki mesafe 3-4 km. Yürürdü hep. Yağmurda, sıcakta. Kaç defa söyle gelip alayım dedim; keçiyiz ya, yok ben gelirim.

Bu sene kocasını ikna etmiş, kıza bir bisiklet alalım diye. Güzel bir şey aldılar, vitesli falan. Bizimki kızından daha çok kullanıyordu. Onunla gelmeye başladı. Takıyor baş örtüsünü, yallah istediği yere. Birgün bir geldi, bileği bandajlı. Düşmüş. Bir de gülerek anlatıyor: Yokuş aşağı hız yapmayı çok seviyormuş. Gidebildiği kadar hızlı gidiyormuş.

Dün gene işini bitirdi, atladı bisikletine gitti.

Gece kocası telefon etti. Hastanedelermiş. Gene hız yaparken büyük bir taşa çarpmış. Kalçası üç yerden kırıkmış. Beyin travması geçirmiş, kazayı anlatamıyormuş. Doktor soruyormuş, bizden kaçta çıktı diye.

Ruhu, hapsolduğu yerden, ne yapabilirse o kadarını yaptırıyor ona.

Herkes ona çok kızgın. Her şey için. Bisiklete bindiği, hızlı gittiği, hiç söz dinlemediği için.

Ben de içimden tutamazdınız ki diyorum. Pişmanlık duyduğu an, bittiği an olur. Böyle yaptıkça yaşıyor.

“Hapsolmuş Ruhlar” üzerine 3 yorum

  1. İlknur Özen dedi ki:

    Ha ri ka :)

  2. Bengu dedi ki:

    Ne oldu simdilerde bu dik kafali zeki kadina ki?

Yorumunuz var mı?