Hard İK

İK kimin yanında?

SSUCv3H4sIAAAAAAAEAJ2QTYrDMAyF94W5Q/A6i3pS+neV0oXqiIwYNy620qGU3L2ynYDWs/P7pCfr6f21aRpzg0TOnJt3VqLJ+ylxBKYwCrbtwrEnDpHAC9xmNpeKSQw8JUx5xIIcMA7SW+HiX/+5VN2shVIUh5SMaRVL062wFc3tv531cV2jwICje5WFVZCIHqEGudRW8/vHGO862pN6DErD1FNQKZ/Bgc+GTk1+RHI0DsoW+AejvpicPNwVGAOXTZZgppeTZmm77em42x8OtttZ+93tj5Jy/gCdcFWXygEAAA==

İK ile en ufak alakası olmayan, sert dilli, popüler bir Twitter yazarı, bilmem ne holdingin İK direktörü çalışanları hiçe sayan bir söz etmiş de, oradan genelleme yapıyor: İK zaten patronun yandaşıdır diye.

Bi dakika.. bi dakika.. İK’cılar dövülecekse ben döverim.

İyi tanıdığım birisi o kurumda İK’yı kurdu. Sonra şu son zamanlardaki zor döneme girdiler, küçülmeler falan. Şimdi o bir yangın söndürücü. Nerede, ne lazımsa el atıyor, çünkü her işin biraz içindeydi zaten. Dinlemiyor alan dışılık. Gereğinde işten çıkarmalara itiraz ediyor. Çıkarmak kolay, yeniden bulmak bize daha pahalıya patlar, dayanalım diyor, rakamlarla kanıtlıyor, sözünü dinletiyor.

Bir başkası anlamış ki, o patronla İK olmaz, akıntıya karşı yüzmüyor. Dibine kadar özlüğe vurmuş. İşinin virtüözü (bilmeyene not, bir müzik aletini ustaca çalan). Bir iş hukukçusu, bir SGK müfettişi kadar biliyor. Başka İK’sal hiçbir şeye yeltenmiyor bile. Çünkü sadece ona ihtiyaç olduğunu görmüş. Gereğini yapıyor.

Birisi sadece işe alıyor. Çünkü öyle bir yerde ki, sistem insan öğütüyor. Her türlü insana ihtiyaç var, sahaya asker gönderilmeli. Onlara İK falan işlemez. İK’yı, saha yöneticilerine havale etmişler, onlar ‘beylerbeyi’ usulü bildiği gibi yapıyor. Amerika’da burgerciler buna döner kapı stratejisi derler. Alan memnun, satan memnun.

Birisi çok ulusluda çalışıyor. Eli kolu bağlı. Patron falan yok ortada. Onun patronu Matrix. Kendi de Morpheus. Sistemi görmüş anlamış. Orada kimse kimsenin adamı değil.

Birisinin patronu romantiğin teki; onun da üstünde bilinen ama görünmeyen güçler var. Patron, kendi kendine İK’sal şeyler icat ediyor. Gerçekten iyi bir insan ama gerçek İK’nın işlevini anlayacak olgunlukta değil. Orada yapacak tek şey uyum; salacaksın kendini akıntıya, oohhh.

Gördünüz , İK diye bir şey yok, İK’lar var.

Yok öyle kıt genellemeler gerçek hayatta. Bu bahsettiğim İK’cıların her biri zor bir şey başarıyor aslında. İK’da Robin Hood’luk yok, tamam. Fena halde yandaşlar var, bu da tamam.

Ama o sabit bir iş değil, içi öykülerle dolu.

Yaa işte böyle fenomen efendi.

Yorumunuz var mı?