Anılar

Romanya’da eğitim

Düşünüyorum ne zamandı diye, galiba 2012. Öyle feci eski değil. Bana dediler ki, yürü Rumenlere motivasyon anlatacaksın.

Yani bela bir değil, iki.

Bir defa motivasyonun anlatılabilir bir konu olduğuna inanmıyorum. Yemek tarifi gibi bir şey değil bu; kişisel, durumsal, değişken. Genellikle fazla kuramsal. Kötüye kullanılmış. Sahici değil. Olmaz yani.

İkincisi, benim İngilizcem böyle zor bir konuyu milletin önünde hitabete varan ölçüde anlatacak bir İngilizce değil. Garibim, ancak dinlediğimi anlamaya yetiyor.

Bu bir Türk firması. Satın almışlar. Çalışanlarına da hiç dokunmamışlar. Sorduk Türk genel müdürüne nasıl yapacağız diye. Zaten onlar da Rumenceden başka dil bilmiyor, siz merak etmeyin, şahane tercümanımız var, ben bütün işlerimi böyle hallediyorum dedi.

La havle.. peki, göreceğiz.

Bükreş’de şoförü karşıladı. Dünyanın yolu, ortalarda bir yerlere gidiyoruz. Bir dağ oteline.

Gece geç vakit ulaştık. Millet barda dediler. Ohoo içki, sohbet kopmuş gidiyor. Tercümanımı istiyorum, nerede o dedim. Geldi şeker kız Candy. Anlaşıldı mesele, profesyonel tercüman falan değil, anne Rumen baba Türk. Olay bu.

Ertesi sabah gözüm kahvaltı falan görmüyor, salona bakmam lazım. Allahım hazır değil. Otel personeli nasıl rahat.. Benim çıtırı buldum, ayrılma yanımdan dedim. Unuttum şimdi adını, bir Rumen adıydı, ne bu laçkalık Allaşkına dedim. Alışkın değiller ki otelde eğitime, hallederler dert etmeyin dedi.

Millet tam vaktinde geldi. Bakın önemli bir şey söylüyorum. Ama nasıllar biliyor musunuz, ha duvar, ha katılımcı. İlk katılımcı organik ‘bot’lar!

Çıtırla hiçbir ortak idmanımız yok. Başladık.

Cümlelerin uzunluğunu ayarlayamıyorum. Kısa söylüyorum, telgraf gibi bir şey oluyor. Uzun anlatıyorum, çıtır zart diye bir şey söylüyor bitiyor, demek ki kelimelerimin önemi yok, ne anlıyorsa.

Birkaç yerde bana döndü o ne demek dedi. Yeni Türkçe kelimeleri bilmiyor canım:) Babamlar gibi konuşmak zorundayım.

Grupta tek bir mimik yok. Sıfır ifade. Taş. Bir molada sordum, hep böyle midir, bu konuyu mu sevmediler dedim. İkisi de, hem sessizce dinlemek kültürümüzdür, hem motivasyon üzerinde pek konuşulmayan bir konudur dedi.

O gün nasıl hissettim biliyor musunuz, akıntıya ters yüzen somonlar gibi. Her şeye rağmen anlatmak budur herhalde.

Konuyu bilmek hiç önemli değil, dinleyenin kültürünü de bilmek zorundasınız. 

Ah hayat dersleri ah..

 

Yorumunuz var mı?