Anılar

Simurg kuşu

2001’de dibe inmiştim.

O meşum 19 Şubat günü, Çankaya köşkündeki Milli Güvenlik Kurulu toplantısında masaya fırlatılan Anayasa kitapçığı, benim de hayatımda bir kırılma noktasıymış.

İki tanesi dışında bütün müşterilerim (ki hepsi bankalardı) eğitimlerini peş peşe iptal ettiler. Bazıları zaten batma sürecine girmişti.

Ne önlem aldıysam fayda etmedi. İki defa ofisi değiştirdim; küçüldükçe küçüldü. En sonunda Cihangir’de tek odalı bir çatı katı olmuştu. Çalışanlar tek tek gitti.

50’lerimin başında sıfırlanmıştım.

Şirketimi kapatma işlemleri birkaç yıl sürdü. Bu arada, ara çözüm olarak, iş ortaklığı bir çıkış yolu olmuştu.

4-5 yıl sonra inziva ve çok basit bir hayat fikri gittikçe çekmeye başladı. Beykoz’un derinliklerindeki ev böyle oluştu. Bir işçi çadırı vardı kocaman; inşaat zamanında orada yattığım geceler olurdu. İnternet yok. Akıllı telefon yok. Laptop’um yok. Sadece kitaplar, kalem, aklıma geldikçe notlar aldığım defterim.

Arada bir sadece çok gerektikçe ‘şehire inerdim’. Onun dışında tüm zamanım Kangi’yleydi (ölen kangalım).

Böyle kendi kendime biriktirerek yıllar geçti.

Sonra bir gün beni geçmişten tanıyan birisi aradı. Önemli bir iş var yapar mısın dedi. Büyük bir banka, kendi iç eğitmenlerine bir zirve yapıyormuş. Birkaç yüz iç eğitmen. İki gün boyunca bir sürü etkinlik. Onlar için ne yapabilirsem.

Bilemedim önce. Paslanmıştım. Emin değildim, hazır mıyım bir daha başlamaya?

Peki dedim, yapacağım.

Filmlerde olur ya, eski ajan yeniden dönmek zorunda kalır, silahını dolabın derinliklerinden çıkarır. Hareketleri yavaş, dalgındır. Kıyafetlerini giyerken yakın plan sahneler görürsünüz. Sakindir.. biraz isteksizdir ama hiç tereddütü yoktur.

Jübileme gelmişler gibi hissetmiştim, belli etmedim tabii.

Sonraki zamanlarda kopmadım. Eskisinden çok farklı şeyler isteniyordu artık benden. Hoşuma giden şeyler. Kısa, öz. Benlik.

Ve 9 yıl önce Twitter’la blog katıldı hayatıma. Tam zamanında. Artık oradan bağlanıyorum hayata.

Simurg kuşu yeniden doğmuştu.

Yorumunuz var mı?