Anılar

Bu da benim Ölü Ozanlar Derneğim

Bir zamanlar meşhur MT’ler (management trainee) vardı (ukalalık etmiyorum böyle denirdi). Özellikle bankalara alınan sıfır km yetenekler. Yıldız havuzu.. fidanlık.. ne derseniz.

İşin bütün esprisi seçilmelerindeki titizlik ve ondan sonraki ağır eğitimdeydi. Nefes alamazlardı aylarca. Normal hayatta bunun dengi bir eğitim bilmiyorum. Abartmayayım ama komando eğitimi gibi bir şeydi: 6 ay.

Bu işin en iyisi kabul edilen bir bankanın eğitim programında sonlara doğru benim de 2 günüm vardı.

İlk gün ders öncesi eğitim bölümünden beni ikaz ettiler, “bu dönem grup biraz sorunlu haberiniz olsun” diye. Bir eğitmeni ağlatmışlar. Bir başka eğitmen yönetime şikayet mektubu yazmış.

Belli ki feci sıkılmış çocuklar. Bir tür başkaldırma.

Açıkça bir saygısızlıkları yoktu ama hiçbir şey ilgilerini çekmiyordu. Dinlemiyorlardı. Umursamadan kendi aralarında konuşuyorlardı. Bazıları da bunalım takılıyordu, kafası sürekli öne eğik karalama falan yapıyorlardı.

Öğleden sonra anlatırken âniden kestim. Cümlemi yarım bıraktım. Çıktım sınıftan.

Holün öteki ucunda yalnız kalacağım bir yer buldum. Çektim bir sandalye. Ayaklarımı pervaza uzattım, ne yapacağımı bilmiyorum. Bir karar vermem lazım.

En fazla yapmam eğitimi. Fatura da göndermem, kimse bir şey diyemez. Zaten sabıkalılar.

Sanırım yarım saat kadar oturdum öyle.

Sonra bir baktım uzağımda bir kız bir oğlan. Hocam gelebilir miyiz dediler. Tabii dedim. “Biz aramızda konuştuk, özür dileriz, devam ederseniz dinleyeceğiz” dediler.

Döndüm sınıfa. Dedim ki, gitmek isteyen çıksın, yoklamaya yazmayacağım, tek isteğim yarın sabah sağlam gelin.

Sessizlik.

O zaman ben de baştan alıyorum dedim.

İkinci gün hiç sorun çıkmadı.

İçlerinden bir tanesini 16 yıl sonra gördüm. Önemli bir şubenin müdürüydü. O söyledi, hatırladınız mı, ben o sınıftaydım diye. Sınıftan 5-6 kişi daha Genel Müdürlükte departman müdürüymüş. Bir tanesi bankanın iştiraki bir finans şirketinde genel müdürmüş.

Biz o gün yerli Ölü Ozanlar Derneği olmuştuk.