Hard İK

Bir bakışta iç iletişim

Giriş, ısınma falan yok. Hadi başlıyoruz.

Etiketleri veriyorum: İhtiyaç tespiti, yöntem, dil, ölçütler.

Şimdi açalım.

İhtiyaç tespiti: Tanı. Diyagnostik. Parametre tanımlama ve okuma.

İç iletişim muğlak kavramdır; kendimize göre parametrelerimiz (~değişkenler, belirli durumlar için tanımlanmış nicelikler) olmalı ki, sapmaları görelim.

Daha anlaşılır söyleyeyim.

Çalışanların tutumları birer parametre olabilir. Dönem dönem artan korkuları, kaygıları, öfkeleri, isteksizlikleri, güvensizlikleri..

Ya da beklenen davranışlar birer parametre olabilir. İş süreçlerinin parçası olan davranışlara ne kadar uygun davranıp davranmadıkları.

Böylece iç iletişimsizlik diye isim taktığımız sebep-sonuç ilişkisini görürüz. Neden konuşmadıklarını, neden içlerine kapandıklarını, neden inisiyatif kullanmadıklarını, neden bu kadar keyifsizce çalıştıklarının sebeplerini anlarız.

Bu teşhisi koymadan, gizli engelleri bilmeden ne yapmalarını isteyeceğiz onlardan? Yaparlar mı?

Yöntem: Tutumlar için, tutum envanterleri; beklenen davranışlar için süreçler ve checklist’ler. Önce tutum boyutlarını seçer, sonra şiddetini ölçeriz. Davranışlar için de yapılacak şey, sürecin uyulmayan yerlerini bulmak. Tabii bunun için önce süreçleri iyice tasarlamış olmak gerekir.

Tüm bulunacak sapmalar, iç iletişimdeki hedef kitlelerimiz ve iç iletişim adına geliştirme alanları demektir.

Dil: Üslup.. tarz.. Bu bölüm yaratıcılığa, kurum kültürlerine, tepedekilerin anlayışına, bütçeye, zamana, işin vahametine, seçilecek stratejilere kalmış. Çocuksu ‘toplu etkinlikler’ de bir yol, CEO’lu yemekler de bir yol, ödül sistemleri de bir yol.

Ölçütler:Gösterge paneli. Takip sistemi. Sonuçları değerlendirme.

Malûm.. ölçmeden yönetilmez. Sürekli el üstünde olacak. İç iletişim dedikleri kırılgan bir şey, arkanızı dönersiniz, bir şeyler bozuluvermiş.

 

Buyurunuz; somut olarak iç iletişim.

Anılar

Home office üzerine

Bu bir tür anı yazısı. 2001’den beri yaşam tarzımda kendi yaptıklarımı düşünerek çıktı.

İş ortamı, bilişsel faaliyete uygun değil. Sanki, ne yapalım da şu insanların düşünme yetilerini felç edelim demişler. Ofiste gayet güzel mekanik işler yapılır ama -rahatsız edilmeden çalışma imtiyazınız yoksa- entelektüel faaliyet olmaz. Bir defa önsözümüzü şuraya koyalım.

Evet, evde ne yazık ki yalnızlık var. Birisine doğru dürüst bir şeyi anlatmak yok, onu şöyle odaklanarak dinleyebilmek yok, ortamın ruhunu yaşamak yok, duygu etkileşimi yok, hayatın akışını gözlemlemek yok.

Evde çalışırken, değeri ölçülemeyecek kadar beni mutlu edenleri de net biliyorum: Ayağımı uzatmak, arada belki küçük kestirmeler, mutlak sakin bir kafa (ne fikirler yaratıyorum öyle) ve yolda harcamaktan kurtardığım hediye gibi bir zaman.

Evdeki en zor şey mi? Çalışma öncesi, randıman alıncaya kadar gayet güzel vakit kaybedilir. Rölanti bazen uzar da uzar. Canı başlamak istemez insanın. En zoru bu. Ama bir de kaptırdınız mı, yemeği tuvaleti falan ertelersiniz. İş çıkar iş.

Ha bu arada kesin bilgi, çocuklu evde olmaz. Parka gidin daha iyi.

Bunun dışında fantezi sahnelere girmeyeceğim; öyle yanda kedi hırıltısı, ayak dibinde köpek falan. Eşya, oda, ortam, dekor, manzara.. bunlar teknik ayrıntı. Halledersiniz.

Sonsöz: Home office, gelecektir. Olması gerekendir. Aklın yoludur. Verimdir. Yaratıcılıktır. 

Tecrite değer.