Hard İK

Duygu önden akıl arkadan koşar

Duygusal zihin, akılcı zihinden çok daha hızlıdır. Tepkisi, hızlı ve savruktur. Bu hız, analitik düşünmeye imkan tanımaz. Büyük ihtimal evrim içinde hayatta kalmak için anında karar verme zorunluğundan doğmuştur. Bu hızlı algılama, hız uğruna isabetliliği feda eder. Duygunun çağrışımlarında ‘neden-sonuç’ yoktur, ‘hayır’ yoktur.

Böyle zamanlarda akılcı zihin, duygusal zihni mutlak doğru kabul eder ve ona ters düşen hiçbir delili  hesaba katmaz. Ancak duygular daha uzun süre içimizde kalırsa ruh halleri olarak devam ederler ve artık ilk andaki gibi davranışları etkileyemezler (Daniel Goleman, Duygusal Zeka, 1995). İşte bu, kavga-tartışma anlarını neden atlatmak gerektiğini açıklıyor.

Hard İK

Doğru ücret var mı?

Hayır! Bence eşyanın tabiatına aykırı çünkü ücret skalasının içinde çok fazla değişkenin bulanık mantıkla (fuzzy logic) etkileşimi var.

Ücretlerin kişiselleştirilmesi ütopyasından değil de, “iş bağlantılı doğru ücret aralığı”ndan bahsedebiliriz. Bu, kuruma özel bir algoritma geliştirmek demektir. Yani önem atfedilen kriterlere göre işlerin sıralanması.

Ben buna ücretin kuruma göre sosyal gerçekliği diyorum.

Hard İK

Meslek hayatımın en büyük hatası

En büyük mesleki hatam, yaptığım işin operasyonunu tek başıma yapacak kadar bilmemektir.

Biraz da tesadüflerle ben İK’ya ortasından girdim. Avukatlık yaparken eğitim, işe alma derken İK yöneticiliği. Özlük işlerini hiç yapmadım. Sonradan ne kadar anlamaya çalışsam da aklımda tutamadım. Ders gibi çalışmak bizzat sürekli tekrarlayarak yapmaya hiç benzemiyor. Hep bir bilene muhtaç oldum.

Kıssadan hisse: esnaf gibi düşünmek lazım, işin mutfağını bilen daha iyi yönetir.

Hard İK

Tanrı zar atmaz (*)

Hayatın; hem ilahi takdirden, hem de kendi seçimlerimizden oluştuğu kabul edilirse, insani sorumsuzluk-sorumluluğun aşırı uçlarının dengesizliğinden kurtulunabilir. Kader aslında rastlantılardır. Yani; birbirinden bağımsız olarak gelişen olayların bilinen bir sebebe dayanmaksızın aynı anda gerçekleşmesi. Neden-sonuç ilişkisini bilmiyor olmamız, olmadığı anlamına gelir mi? O halde hayatımız, kaderimize karşı seçtiğimiz davranışlarımızdır (Albert Einstein’in meşhur sözüdür).